Kanatlı At
Sezen, Kaan ve Fetih bahçede çiçekleri sularken erik ağacının sallandığını görmüşler. Ne olduğunu anlamak için yanına gitmişler. Gördüklerine inanamamışlar. Çünkü ağacın dalında kocaman bir at duruyormuş.
– Atların ağaca tırmanabildiğini bilmiyordum, demiş Kaan.
– Ben de atların kanatları olduğunu bilmiyordum, demiş Sezen.
Onların konuşmalarını duyan at:
– Eyvah, yakalandım! Ama beni görmemeliydiniz, diyerek ağlamaya başlamış.
– Üzgün bir at, demiş Fetih.
Hemen Masal Dükkânı’na gidip nineden, at için masal istemişler. Nine, kavanozdan gri bir zarf çıkarmış.
– Bu masalın karşılığı bir gölgedir, demiş.
Fetih hemen kendi gölgesini katlayıp nineye vermiş.
Üçü birlikte masalı alıp atın yanına dönmüşler.
Mevsimlerden bir mevsim, aylardan bir ay, günlerden bir günmüş. Kendi kendine oynamayı çok seven bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Meyrim’miş.
Meyrim boyama yapmayı, yıldızları saymayı, evlerinin yanından akan ırmağın içindeki taşları seyretmeyi çok severmiş. Bir gece masal kitabındaki resimlere bakarken sayfaların arasından siyah bir atın uçarak çıktığını görmüş. Çok şaşırmış.
Siyah at:
– Yıldızların yanına gidip nasıl kaydıklarını görmeliyim, demiş.
Meyrim şaşkınlıkla,
– Gökyüzünde bir park mı var? Kaydırak çok büyük olmalı, demiş.
Siyah at Meyrim’e,
– Hadi sırtıma bin de birlikte gidip bakalım, diye teklifte bulunmuş.
Meyrim, daha önce hiç ata binmediğini söyleyerek sevinçle ata binmiş. At hızla havalanmış.
– Hiç uçan at görmedim, demiş Meyrim.
Siyah at gülerek,
– Ben de görmedim, diye karşılık vermiş.
Meyrim:
– Yani sen tek misin, diye sormuş.
Siyah at:
– Sanırım tekim, demiş.
Uçarken havada beyaz bulutları görmüşler. Sonra yavrusunu gagasında taşıyan leyleğe rastlamışlar. Leylek onları görünce,
– Merhaba, demiş.
Ama ağzını açınca gagasındaki yavru düşüvermiş. Meyrim düşen yavruyu tutmak için ileriye doğru uzanmış. Yavru, ellerinin arasından kayıp gitmiş. Leylek, yavrusunun arkasından hızla aşağıya doğru uçmuş. Tam yere düşeceği sırada onu kuyruğundan yakalayıvermiş. At, Meyrim’e,
– İnsanlar beni görmemeli, demiş.
Meyrim bunun nedenini anlayamamış.
– Görürlerse ne olur ki, diye sormuş.
– Kanatları olan bir atı görünce yakalamak isterler, demiş at.
Meyrim, yakalanırsa neler olabileceğini sormuş ona.
At da:
– Bir daha uçmama izin vermezler, demiş.
Meyrim ve at o kadar yükseğe uçmuşlar ki artık yeryüzü görünmez olmuş. Sonunda at durmuş. Etrafına bakınarak,
– Yok işte, demiş. Yıldızlara bile ulaşamadık. Biz yaklaştıkça sanki onlar uzaklaşıyorlar.
Meyrim, büyük parkı bulamadıkları için biraz üzülmüş. Ama kanatlı bir ata binmek, gökyüzünde uçmak, dünyayı uzaktan seyretmek de onu çok eğlendirmiş. Başka bir gece yeniden gelmek üzere geri dönmüşler. Meyrim, uçan atı gördüğünü kimseye söylemeyeceğine dair söz vermiş. At tekrar kitabın içine girmiş. Meyrim ise o gece çok mutluymuş. Rüyasında yıldızlarla büyük kaydıraktan kaymış.
Alıntıdır..
Kanatlı At
Sezen, Kaan ve Fetih bahçede çiçekleri sularken erik ağacının sallandığını görmüşler. Ne olduğunu anlamak için yanına gitmişler. Gördüklerine inanamamışlar. Çünkü ağacın dalında kocaman bir at duruyormuş.
– Atların ağaca tırmanabildiğini bilmiyordum, demiş Kaan.
– Ben de atların kanatları olduğunu bilmiyordum, demiş Sezen.
Onların konuşmalarını duyan at:
– Eyvah, yakalandım! Ama beni görmemeliydiniz, diyerek ağlamaya başlamış.
– Üzgün bir at, demiş Fetih.
Hemen Masal Dükkânı’na gidip nineden, at için masal istemişler. Nine, kavanozdan gri bir zarf çıkarmış.
– Bu masalın karşılığı bir gölgedir, demiş.
Fetih hemen kendi gölgesini katlayıp nineye vermiş.
Üçü birlikte masalı alıp atın yanına dönmüşler.
Mevsimlerden bir mevsim, aylardan bir ay, günlerden bir günmüş. Kendi kendine oynamayı çok seven bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Meyrim’miş.
Meyrim boyama yapmayı, yıldızları saymayı, evlerinin yanından akan ırmağın içindeki taşları seyretmeyi çok severmiş. Bir gece masal kitabındaki resimlere bakarken sayfaların arasından siyah bir atın uçarak çıktığını görmüş. Çok şaşırmış.
Siyah at:
– Yıldızların yanına gidip nasıl kaydıklarını görmeliyim, demiş.
Meyrim şaşkınlıkla,
– Gökyüzünde bir park mı var? Kaydırak çok büyük olmalı, demiş.
Siyah at Meyrim’e,
– Hadi sırtıma bin de birlikte gidip bakalım, diye teklifte bulunmuş.
Meyrim, daha önce hiç ata binmediğini söyleyerek sevinçle ata binmiş. At hızla havalanmış.
– Hiç uçan at görmedim, demiş Meyrim.
Siyah at gülerek,
– Ben de görmedim, diye karşılık vermiş.
Meyrim:
– Yani sen tek misin, diye sormuş.
Siyah at:
– Sanırım tekim, demiş.
Uçarken havada beyaz bulutları görmüşler. Sonra yavrusunu gagasında taşıyan leyleğe rastlamışlar. Leylek onları görünce,
– Merhaba, demiş.
Ama ağzını açınca gagasındaki yavru düşüvermiş. Meyrim düşen yavruyu tutmak için ileriye doğru uzanmış. Yavru, ellerinin arasından kayıp gitmiş. Leylek, yavrusunun arkasından hızla aşağıya doğru uçmuş. Tam yere düşeceği sırada onu kuyruğundan yakalayıvermiş. At, Meyrim’e,
– İnsanlar beni görmemeli, demiş.
Meyrim bunun nedenini anlayamamış.
– Görürlerse ne olur ki, diye sormuş.
– Kanatları olan bir atı görünce yakalamak isterler, demiş at.
Meyrim, yakalanırsa neler olabileceğini sormuş ona.
At da:
– Bir daha uçmama izin vermezler, demiş.
Meyrim ve at o kadar yükseğe uçmuşlar ki artık yeryüzü görünmez olmuş. Sonunda at durmuş. Etrafına bakınarak,
– Yok işte, demiş. Yıldızlara bile ulaşamadık. Biz yaklaştıkça sanki onlar uzaklaşıyorlar.
Meyrim, büyük parkı bulamadıkları için biraz üzülmüş. Ama kanatlı bir ata binmek, gökyüzünde uçmak, dünyayı uzaktan seyretmek de onu çok eğlendirmiş. Başka bir gece yeniden gelmek üzere geri dönmüşler. Meyrim, uçan atı gördüğünü kimseye söylemeyeceğine dair söz vermiş. At tekrar kitabın içine girmiş. Meyrim ise o gece çok mutluymuş. Rüyasında yıldızlarla büyük kaydıraktan kaymış.
Alıntıdır..